Bakü için havalimanına doğru gidiyoruz.
Astrolojide zihin kapasitemizi ve iletişim kurma biçimimizi gösteren Merkür gezegeni geri hareketinde. Aklımıza ve dilimize edep zamanları.
İş ortağımla, ki kendisi eşim olur, geçmişte birlikte işbirliği yaptığımız eski bir müşterimizin şirketinde eğitim vereceğiz.
Trafik süper yoğun. Avrasya Tüneli’ni tercih ediyoruz.
Taksiyle yolda giderken aklıma birden yazılarım ve ödevlerim geldi.
Sanalyazıevi’nde yazar olduğumu cümle alem biliyor sanırım.
En son bitirmem gereken dersime malzeme arıyorum ama konuyu da unutmuşum. Nasıl bir zihin yapımız varsa okuduğumuz şeyler bir şekilde beynimize kodlanıyor. Mesajı görünce zihin hemen anımsıyor. Ve olması gereken için de çok zorlamamak gerekiyor. Bir anda çıkıyor.
Yolda giderken zihnim fırfır dönüyor.
Hep bir bilgi ve ilgi arayışı içinde.
Trafik tıkanınca önümüze bir kamyon düşüyor.
Kamyonun arkasında bir yazı: “Öyle birini sev ki, sen ölünce o hiç yaşamasın”
Yok artık! diyorum. Dersim resmen karşımda. Hocamız ödev olarak bizden araba yazılarından esinlenerek bir yazı yazmamızı istemişti.
Yuh, diyorum, bu nasıl bir söz.
Bu ne bencilce bir arzu.
İçim ürperiyor.
Kendime gelemiyorum bir süre.
Ödevin yazılacağı konu belli oldu ama içim de pek almadı, diye düşünüyorum.
Tam havalimanı için Avrasya köprüsüne girmek üzereyiz.
Ben düşüncelere dalmışım; nasıl bir kamyon şoförü acaba bu kişi?
Neler yaşamış da böyle bir yazı asmış, diye düşünüyorum…
Düşünceler denizinde yüzerken, sabah trafiğinde uyuklayan eşim aniden irkiliyor, bana dönüp, “Pasaportumu evde unuttum,” diyor.
Yazının başında zihin tutulması Merkür’den bahsetmiştim.
Eski ben böyle konularda panik olurdu. Gelişmiş ben, eve dönelim, diyor.
Çok sakinim.
Zaman daralıyor, ben hâlâ sakinim, akıştayım. Ve akışta olmaktan çok huzurluyum.
Aklım hep o sözde.
Taksi bizim eve doğru giderken zihnimde bir sürü soru var.
Birini sevmek, bizim ülkede öldürmek anlamına mı geliyor?
Aşk güzel bir şey aslında; sevdiğinin mutlu olduğunu bilmek yeterli değil mi?
Her aşk hüsranla mı bitmeli ?
Sonu acıklı olmayınca aşk, aşk olmuyor mu ?
Aşk ölümsüz mü olmalı? Evet, ama kalana da yazık değil mi?
Bu arada eve varıyoruz, pasaport alınıyor ve tekrar Avrasya Tüneli’nden havalimanına yöneliyoruz.
İçimde tuhaf bir heyecan var.
Acaba uçağa yetişebilecek miyiz ?
Yaşamın minik, kimine tatsız, bana hep gizemli gelen aksilikleri acaba hangi tanışmalara vesile olacak ?
Zamanında uçağa yetişiyoruz.
Hatta ben alışveriş bile yapabiliyorum.
İşte aşkın gücü. Astroloji ve yaratana aşk.