Pencereden baktığımda, güzel çiçeklerim ile burun buruna geliyorum.
Karşımda duran zamana direnen dev ağaç, kollarını uzatıyor bana; elimi tut hadi atla sarıl bana diyor sanki.
Dışarda kuş sesleri uğultulara karışmış.
Hani yasaktı çıkmak dışarı.
Kuşların sesleri insanlar sokağa çıkmadığında daha mı gür çıkıyor ?
Doğa ne vakit bu kadar yeşil oldu ?
Martılar neye sesleniyor acaba?
Sanki bana bir şeyler anlatmak ister gibiler.
Ya ben .
Ben neyi anlatmak, neyi duymak, neyi yaşamak istiyorum?
Omzumun üstündeki kafa artık çok ağır.
Düşüncelerimden mi ? Koca kafa olmamdan mı ?
Geleneni iteklememden mi ?
Omuzlarımın bağlantı kurduğu kollarım ve kürek kemiklerim ağrıyor.
Sanırım ağaç bütün bunlara şahit.
Onun için elini uzatıp, beni çekiştiriyor.
Biraz da bana bak, bana bak ki boynun akşam ağrımasın diyor.
Bütün gün baktığın ekranda bari mutlu musun ? diye soruyor sanki.
Hava bugün bulutlu.
Güneş bulutların arasından bir bakıyor, bir saklanıyor, sanki bir oyun oynamak ister gibi.
Bir davetkar, bir gizemli.
Ona eşlik eden şey ise yaprak kıpırdatacak şiddetindeki hafif rüzgar.
Halbuki bu sabah şorta geçmiştim.
Ne kadar da hızlı değişiyor herşey.
Uyum sağlama konusunda uzman olduk hepimiz.
Oradan oraya zıplayan düşüncelerime benzedi yaşamımız.
Bir pire gibi